5 Mayıs 2012 Cumartesi

göremeyeceğin herşey (kendin) burada

son zamanlarda kimliğimi biraz daha açık etme gereği duydum. insanların benim kimliğimi merak edip-etmediği konusunda en ufak bir fikir sahibi bile değilim ama daha evelden kimliğime ilişkin yazdığım bilgilerin beni tanımak isteyen ve yolumdan gitmek isteyen genç arkadaşlar için yeterli olmayacağını düşünmeye başladım. hal böyleyse 31 maddede kendime ait bazı ipuçlarını sunmalıyım.
1- içinizden biriyim ben.
2- kıçınızdaki kıl kadar yakınım size.
3- ruhunuzdaki sır kadar ağırım.
4- aynalardaki sırda da ben varım. kendinize bakarken bazen görürsünüz. varlığım sıkıntı olur kimi zaman size bazen de yokluğum.
5- hınzır gülüşünüzdeyim, dudağınızın kenarında öylece asılı dururum. sevgilinizi öperken, kocanızı aldatırken, teninizi okşarken görürüm sizi.
6- ticari taksilerde ve dolmuşlardayım. bazen bir gülümseme ile cevap veririp para uzatışınıza karşılığı. bazen keserim en barizinden.
7- alış-veriş merkezlerindeyim ben. satıcı ya da alıcı.
8- aklınızdayım. size sizi överim bazen şımartırım. size arkadaşınızı överim kimi zaman, arkadaşınızın kusurlarını serersiniz önüme.
9- düşünüzdeyim. kirli bir çarşafım çoğu zaman. kimi zaman memnun bir surat.
10- son surat uzaklaşırım ve aynı hızla yaklaşırım istediğiniz ya da istemediğiniz zamanlarda.
11- siz beni kontrol edemezsiniz. ben sizi kontrol ederim.
12- yalanlar söyleyecekseniz önce ben inanmalıyım. yeminler edecekseniz önce ben dinlemeliyim.
13- benimle baş başa kalmadan kendinizle baş başa kalamazsınız.
14- ağlarsanız gözyaşınız olurum. uçurtma salarsanız gökyüzünüz. içiniz daralırsa yağmurunuz. içiniz üşürse-kararırsa güneşiniz olurum.
15- imdat dilerseniz, en zor zamanınızda sırıtarak, espri yaparak ya da yaralayarak gelirim size. yaralarınızı yalarım çoğu zaman. kimi zaman tuz basarım yaralarınıza.
16- ben denizim. siz bir akarsu olup bana kavuşmak istersiniz.
17- ben rüzgârım, sallarım ağacınızdaki yaprakları.
18- baktığınız sevgilinin yüzündeyim, gördüğünüz babanızın alnındayım, okşadığınız çocuğunuzun başındayım.
19- “kırk satır mı; kırk katır mı?” derseniz, kendinizi kamçılamanızı öneririm. çünkü bana acı vermek kendinize acı vermekten daha çok kanatır yüreğinizi.
20- ben şiirim, hep hayalinizde, deniz kenarında ayın aymazlığında kulağınıza söylenme arzum.
21- hangi dilde konuşursanız konuşun kaçamazsınız benden.
22- siz var olmamı istediğiniz için buradayım. siz yok olmamı isterseniz yok olmam size bağlı değil.
23- parmak iziniz, benim parmak izimdir. cinayet mahalline hep benden sonra gelirsiniz ama suç üzerinize kalır.
24- maktul de benim, kaç bıçak sallarsanız sallayın sadece öldüğümü sanırsınız kanım ayakucunuza sızarken oysa ben içinizde bir sızıyım günahlarınızdan sizi koruyacak ve sizi sevaba yaklaştırmayacak.
25- vicdanınızda hesaplaşırsınız benimle ve bir kere aklanınca ben olursunuz.
26- ben istediğiniz ve nefret ettiğiniz, sevdiğiniz ama korktuğunuz, güvendiğiniz ama kıskandığınız kişiyim.
27- ezbere bilirim teninizin her kıvrımını ve çoğu zaman kıvrılıp uyurum yatağında uyuyan bir nehir gibi. siz göl olursunuz; usulca boğarım hüznümle.
28- siz göl olursunuz; ben dip sızıntısı… sızarım siz uykuya sızdığınız da başka mecralarda yol bulup… kanınız damlar ağzıma.
29- siz hep kirlisinizdir, bakir olan benim ve kirletemezsiniz hiçbir kırgınlığınızla beni.
30- hangi sözü söylerseniz gelir iki kaşımın arasını bulur. her sözcükte öldürüp her nefeste doğurursunuz beni sancı çekerek. ben helalinizim sizin içine haram katılmış. ben yalanınızım sizin en gerçekten daha sen, ben harfinizim, sesinizim…
31- suları uyutan da ben, ayı kudurtan da ben ve seni kendi içine gömüp senin içinde kök salan da benim. kendi köklerini kesmeden beni bulamazsın. beni bulduğunda ise ulaşacağın kişi kendinden başkası değil.

(edepsizadam)

herkesin içinde bir karanlık var!




yabancılaşıyoruz. büyütüyoruz kendi dünyamızı. başkalarını içimize almıyoruz. sevgilimiz başka bir dünyadan bakıyor içimize. pencerelerimiz örtülü. perdelerimiz aralıklı. hangi kuş meyletse ömrümüzün pervazına sığınmaya, camımıza çarpıyor. canı yanıyor. başka dünyaların kapıları dudaklarımız. sevgilimize aralıyoruz bazen. bir olamıyor ruhlarımız. gözlerimiz kapanınca herkes kendi dünyasının karanlığında kayboluyor. ah yol bulup çıkmak ne zor… göğümüzü bir duman kaplamış. uçurtma salamıyor çocukluğumuz ve çocuklarımız. her akşam o dışarı açılmak isteyen gözlerini dikip göz bebeklerimize bir ışık huzmesi bulmaya çalışıyorlar. yok… bulamıyorlar… onlar da kapatacak kendi kapılarını… arkadan kilitleyecekler… korkacaklar herkesten, büyüdükçe… her insan yabancı olacak onlara. sağlam duvarları olan aşılmaz kaleler yapacaklar. kendilerini saklayacaklar içine. bütün akınlardan korumak isteyen sağlam kaleler. ruhları kalelerinin içinde hapsolacak. kendi biçtikleri mahkûmiyeti yaşayacaklar kendi içlerinde. çünkü bir daha yenilmek istemeyecekler. yenilmekten o kadar korkacaklar ki her daim güçlü olmaya çalışacaklar; güçlü olmak onları yorup bitkin düşürene kadar. içlerini çürütecek kendi kalelerinin ışık sızdırmazlığı, izbeliği, sessizliği… kendi hayallerinde konuşacaklar kendileri ile. ses biçecekler hayallerine. karanlık saracak etraflarını. bitkin düştüklerinde, dışarıya karşı güçlü gözüktükleri zaman birinin dizin de omzunda ağlamayı, açılmayı, birine sarılmayı çok isteyecekler ama dış dünyadan kimseye güvenmedikleri için karanlıklarında kendi içlerine akıtacaklar gözyaşlarını…


güçlü görünmek istekleri artık en büyük zaaflarıdır. dışarı çıkmaya can atarlar da sağlam duvarları, burçları ve kapıları olan kaleleri onlara izin vermez. çünkü o kadar uzun zaman olmuştur ki kapıların açılmayışı, paslanmıştır kilit. anahtar kayıptır… ve kendileri dış dünyadaki ışığa bakamayacak kadar alışmıştır içerinin karanlığına.


artık kendilerini avutacak yalanlar bulmak zorundalar. yalnızlığı sevmek gibi mesela. mesela toplumdan nefret etmek gibi. toplumun kötülük kaynağı olduğu gibi. dışarıya çıkmayı beceremeyenler genellikle kız çocuklarımızdır. çünkü gelişimleri esnasında kahrolası kamunun bazı ademleri onların fiziksel gelişini gözetlemiş ve temas etmiştir. tenlerini yakmıştır. yüreklerini yakmıştır. vicdanlarını yakmıştır. bu küçük beden ve zihinler yanarken aileleri, kahrolası durumun ortaya çıkması durumunda kendi şan ve şöhretlerinin zedeleneceğini düşünerek daha da gizlemiştir çocuklarının yaralarını. yara iltihap yapmış ama hiçbir el uzanıp da tımar etmemiştir… zamanla yüreklerinin yerinde kocaman bir yara taşımaya başlamışlar, güvenleri yok olmuş ve kilitlemişlerdir kendilerini kendi içlerine. dışarıdan baktığınızda züppe gibi görürsünüz. sözlerine gem vurulmayan, dünyayı önemsemeyen, zihinlerinde fitne taşıyan züppeler gibi durular. ama siz zaten hiçbir zaman onların içine bakmayı başaramadığınız için şimdi dışarıdan böyle görmeniz de çok doğaldır. o çocuklar sizin ve bizim eserimizdir. o çocukları okşamak için uzandığı zaman elleriniz hep parmak uçlarınızda şehvetle karışık bir karıncalanma hissettiniz. Şimdi ise tenlerine bakıp başka hayaller kurmaya meyleden de sizsiniz.


peki çocukların kendi kalelerinden dışarı çıkmasını nasıl sağlayacağız?

edepsizadam kimdir...


edepsizadam kimdir?
-yaşadığı şehirde doğmamıştır ama kendinden sonra göç edenlerin şehri yaşanmaz hale getirdiğine inanır. doğduğu topraklara dair (memleket) özlem içindedir. oysa aynı topraklarda doğduğu adamların hiç birisi ile geçinemez.
- sizin sokağınızda yaşar.
- her boktan az çok anlar.
- hiçbir işte uzun süre çalışamaz.
- hayatın anlamını kavramış gibi davranır
- kimseyi kolay kolay beğenmez.
- iş yapmaktansa akıl vermeyi tercih eder.
- okeye dördüncü, dolmuşun arka koltuğuna beşinci, halay başı ve yancıdır.
- her türlü dişiye sarkabilir.
- edepsizadam için güzel ya da çirkin kadın yoktur. kadın vardır.
- kadınlara karşı pozitif ayrımcılık yapar. renk, din, dil, tip ayrımı yapmaz. bulursa hakkından gelir; bulamazsa punduna getirmeye çalışır. punduna getiremezse çamur atar.
- tercihi olmasa da genellikle kraliçe elizabeth ile muhatap olur.
- pencerenizi açık bıraktığınızda, rönt yapar, affetmez.
- sıkışık ortamda yakalarsa, fort yapar, kaçırmaz.
- yılda bir ay, günahlarından temizlenmeye niyet eder, niyetine başta sadık kalıp oruca başlar. bir haftadan sonra gizliden gizliye götürür.
- kefil olmaz ama tanık olur.
- sadık olmaz ama sanık olur.
- sever, sevilmez.
- değer verdiği kişiler genellikle kendisine değer vermez.
- en olmadık adamlara saygı duyar. ( kumarcıya, pezevenge, dolandırıcıya…)
- aşk, onun için on dakikalık hızlı nefes alış-verişidir.
- her türlü tartışmayı izler. kahvedeki okeycilerin tartışmasını, televizyonda ki açık oturumları ve spor programlarını kaçırmaz. ofsayın ne olduğunu bilmekle öğünür de “herkes” sözcüğünü “herkez” yazmaktan yerinmez.
- anladığından değil “vay be” demek için belgesel kanallarına takılır.
- sanal alemde ona aşık olan kadınlar vardır.
- evlenmek için can atar ama kimse edepsizle evlenmek için yanaşmaz.
- ülkedeki her şeyi, kurtlar vadisi dizisini izlemekle öğrenebilir.
- geçmişiyle övünür ama geçmişinde bir bok mevcut değildir.
- yabancının her türlüsü kötüdür. kolay gaza gelir.
- top olmaktan korkar ama göt olmaktan korkmaz. her an göt olmaya müsaittir.
- hısıma akrabaya sözde değer verir; özde kim var kim yok herkesin kıçını pandikler.
- hocayla hoca, hacıyla hacı, oruspuya pezevenk olur. yeri geldiğinde en koyu müslüman, gavuru bulduğunda en büyük ırkçı kesilir. insan yakar, tekbir getirir, yılbaşında taksim’de ellemedik karı bırakmaz.
- hamudunu bulamazsa deveyi götürür.
-bacısını laf edenin gözünü oyar, ama başkasının bacısına her türlü lafı eder.
-tecavüz olayından kadınların onulmaz zevkler aldığını düşünür. sabi sübyanı taciz eder.
- iftiraya uğramaya müsaittir; iftira etmekten kaçınmaz.
- dayak yiyeceğini anlarsa uysallaşır, yetmezse yavşaklaşır, yetmezse götünü yiyim abi tribine girer.
- herkes hakkında konuşacak lafı vardır, ama kimsenin onun hakkında konuşacak lafı yoktur.
-alın yazısına, kadere inanır ve başına gelen her şeyi tanrıdan bilir.
- dinine, milletine bağlıdır. yurduna alçakları uğratmamak konusunda kararlıdır. ama alçaklığının farkında değildir.
-bir çuval kömüre oy, bir şişe biraya soy satar.
-ömür boyu askerliği ile övünür. kendini ancak askerden döndükten sonra değerli hissetmeye başlamıştır.
-“başkalarına hümanist, karısına karşı dayı”dır.
-oportünisttir.
- her şeyin basit bir açıklaması vardır zihninde, evrim teorisini bile harun yahya aracılığı ile çürütmüştür. zira ara formlar harun yahyan’ın kıçına kaçtığından dolayı ne harun yahya ne de bizim edepsiz adam bunları görebilmektedir.
- ko gitsin götüne…
(edepsizadam)