25 Eylül 2010 Cumartesi

sokağın şimdiye dönen köşesinde durup geçmişe bakan kız'a

Öyle usulcacık yürüyorsun. Kirpikten süzülen bir damla gibi. Sokağın, şimdiye dönen köşesinde biraz duralıyorsun. Dönüp arkana bakıyorsun. Birazdan bir nehrin denize karıştığı gibi karışacaksın, seni sen eden, seni senden alan, seni yok eden kalabalığa.

Kendini kalabalıktan bir parça hissediyorsun. Kendini kalabalıkta güvende hissediyorsun. Ve sokağın şimdiye bakan köşesinden geçmişe bakıyorsun. Geride bıraktığın kendine, korkularına, cezalandırılmak için bıçakla kesilip perişan edilmiş saçına, babanın savurduğu tekmelere, küfürlere. Annenin morarmış gözlerle babana razı olmuş haline. Ses çıkaramayan, dilsiz haline. Annen her şeyi gözyaşları ile anlatmakta ustalaşmış. Hep usulca kaymış gözlerinden damlalar. Ve bunu bir terbiye olarak öğrenmiş annesinden. Ağlamayı, sessiz ağlamayı ahlakın belkemiği olarak kabul etmiş o da annesi gibi.

Ben seni seviyorum. Pat diye söylediğim gibi pat diye seviyorum. Kirpikten süzülen bir damla gibi karışırken kalabalığa öylece sevesim geliyor. İçimde bir kuş çırpınıyor. Kanatları kırık bir kuş. Birazdan gökyüzünü dumana bulayacaklar. Yakacaklar gökyüzünü ve bütün kuşlar yaban kalacak. Kanatlarını vura vura kafeslere, kıracaklar. Serçe seslerinin yankılandığı sol yanımı yakacaklar. Ah gözlerin gelecek o zaman aklıma. Ağlayamadığı zamanlarda ateş kırmızısına, duman isine, yangın kokusuna dönen gözlerin. Sahi gözlerin ne renk? Yoksa ela mı? Başa bela mı? Neden bir kadın en çok gözlerinden sevilir. Neden bir kadını hep gözleri ele verir?

Şimdi sen, sokağın şimdiye dönen köşesine dikilmişsin. Gerinde seni sizin eve götürecek arnavut taşlı yollar. Gecenin neonunda bir kadın teni gibi kızaran taş kaldırımlar. Ah çocukluğun, o ilk gençlik yılların, o adet sancılarına anlam katmaya çalıştığın günlerin kızıllığını taşıyan bu taş sokaklar şimdi seni yumuşacık kuşatmak istiyorlar. Bağırlarına çekip seni senden almak ve sana yeni bir sen vermek. Yaşadığın bütün kötü günlerin, pişmanlıkların yerine yeni kötü günler ve pişmanlıklar. Hangisini hatırlayacağını hep şaşıracağın ve hatırladığında kirpiğinden hep usulcacık damlalar dökeceğin yeni hatıralar.

Seni sevesim geliyor, acımayla karışık. Acımak da neticede sevgi kadar kuvvetli bir erdemdir. Ama babamdan öğrendiğim bir söz var: yüz verme yetime döner koyar götüne… seni acımadan sevesim var.

Hadi dileyelim yağmurlar yağsın. Ellerimi tut eve gidelim. Kalabalığa karışacaksan eğer. Bana karış. Kalabalığı olalım birbirimizin. Daha güvenli ve daha sakin. Yiyecekse seni tek bir kurt yesin her gün başka yerinden… hergün yeniden...

edepsizadam 27/09/2010 17:00-17:07